gebelik doğum hamilelik yumurtlama günü

Haziran 4, 2011

Emzirme

Emzirme

Bebeğinizi emzirdikten sonra da emmeye devam etmek istiyorsa, emme içgüdüsünü tatmin etmek için olabilir. Bebeğin miğde kapasitesinden fazla emmesi de kusmasına neden olur. Bu durum sürekli oluyor ise, bebeğinize emzik vermeniz en doğru hareket olacaktır. Emzikler sanılanın aksine heç bir tıbbi veya psikolojik sorun yaratmazlar. Emzik kullanan bebeklerde anelerin dikkat etmesi gerek en önemli husus, emziğin temizliği ve hijyenidir.

Bebeğinizin kusmasına neden olabilecek ikinci bir husus ise, bebeğin gaz sancılarıdır. Bebeklerde genelde 3-4 aya kadar gaz sancıları ile karşılaşılabiliyor. Emzirirken kısa aralar vererek, bebeğin gazının çıkmasını bekleyip emzirmenize devam edebilirsiniz. Unutmayın, anne sütü bebeğiniz için çok değerlidir.

Mart 13, 2011

Polikistik Over

Polikistik over sendromu, kadınlarda en sık görünen hormon bozukluğudur. Kadınların yaklaşık yüzde 6’sınında görülmektedir. Polikistik over sendromu tanısı almış olan kadınlarda düzensiz adet görme veya adet görememe, kısırlık ve kıllanma gibi problemler görülebilmektedir. Polikistik over sendromu, uzun dönemde bir takım sağlık problemlerine neden olabileceği bilinmelidir.

Polikistik over belirtileri nelerdir?
Düzensiz adet görme, gebe kalamama ve başlıca yüzde (çene altı ,dudak üstü), göğüs ortasında ve karın alt bölgesi ile iç bacaklarda olmak üzere kıllanma; polikistik over sendromu tanısı almış olan kadınların belli başlı belirtilerini oluşturmaktadır. Deride de yağlanma ve sivilcelenme olabilir. Daha ileri dönemdeki polikistik over sendromlu hastalarda saçlarda dökülme, sesde kalınlaşma ve kaslanma görülebilmektedir. Ancak belirtiler de kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Yani her polikistik over hastasında adet düzensizliği ya da kıllanma görünmeyebilmektedir.

Polikistik over sendromu (PCOS) olan kadınlarda insulin hormonu ya çok fazla miktarda üretilir ya da ürettikleri insulin hormonu, çalışması gerektiği gibi çalışmamaktadır. Bu da polikistik over sendromlu kadınların neden kilo almaya bu kadar eğilimli olduklarını veya kilo vermekte zorlandıklarını açıklamaktadır. Ayrıca diabet, hipertansiyon ve kalp hastalıklarının görülme riski de fazladır.

Polikistik Over Nedenleri nedir?
Polikistik over Sendromunda, genetik; nedenler arasında ön plana çıkmaktadır. Normal olarak her ay yumurtalıklarda birkaç yüz yumurta birbirleri ile yarışa girer ve gelişen yumurta olmak için büyümeye başlarlar. Ancak bunlardan en güçlüsü büyür ve diğer yumurtaların büyümesini engeller, dolayısıyla her ay bir yumurta gelişir ve diğerlerini imha eder. Polikistik over sendromunda ise bütün yumurtalar bir anda gelişmeye başlar ve hiçbiri tam gelişme düzeyine gelişemez ve orta boyda takılı kalırlar. Yumurtalığın içinde kalan bu yumurta kesecikleri aynı zamanda erkeklik hormonu da salgılandığı için polikistik over sendromunun belirtileri gözlenir.

Polikistik Over tanısı nasıl konuyor?
Bir kadında, düzensiz adet görme ve belirli bölgelerinde kıllanma varsa polikistik over sendromu tanısı kolaylıkla konabiliyor. Hastalığın tanısı, hikaye, fizik muayene ve laboratuar sonuçlarına dayalı olarak konulur. Doktorunuz size, adet düzeniniz, kıllanma olup olmadığı ve sağlık durumunuz hakkında bir takım sorular soracaktır. Fizik muayene sırasında, androjen fazlalığına ait bulgular gözden geçirilip, kan basıncınız ölçülür. Doktorunuz ayrıca bel kalınlığı, kalça genişliği, boy ve kilonuzu ölçer. Polikistik over sendromlu hastalarda , sıklıkla yumurtalıklarda küçük kistler inci kolyesi gibi bir görüntüye neden olur.
Doktorunuz ultrason muayenesi yaparak bu görüntünün olup olmadığını gözden geçirir. Ama ultrasonda polikistik görünümün görüntülenmesi şart değildir. Normal kadınların %10 unda da aynı şekilde yumurtalıklar ultrasonda polikistik görüntü verebilir. Biyokimyasal olarak da kanda hormon düzeyleri ve diabete ait bulgulara bakılır. Ancak bu testlerin yapılması da şart değildir.

Eğer bir kadın, adet düzensizliği ve aşırı kıllanma ile geliyorsa aksi kanıtlanmadığı sürece bu durum polikistik over sendromudur.

Polikistik Over Tedavisi?
Polikistik over Sendromunu, genetik nedenli bir hastalık olmasından dolayı tedavi etmek imkansızdır ancak var olan sorunlara çözüm bulunuyor. Endometriyum kanseri, kalp hastalığı ve diabeti önlemek için bu hastaların uzun süreli tedavileri gereklidir.
Düzenli egzersiz yapmak vucudun insulin kullanımını iyileştirilir, polikistik over sendromunun belirtilerini düzeltir. Günlük en az 30 dakika egzersiz yapmak, bir çok semptomun düzelmesini sağlar.
Bir çok hastada kilo vermek insulin seviyelerini düşürerek ovulasyonun tekrar başlaması için yeterli olabilmektedir. Ayrıca düzenli egzersiz yapmak kıllanma artışını da yavaşlatır.

Tedavi şekli gebe kalmayı düşünüp düşünmemenize bağlı olarak değişiklik gösterir. Eğer gebe kalmayı planlamıyor iseniz , gebelik planlayıncaya kadar, doktorunuz düzenli adet görmeniz veya kıllanma için doğum kontrol hapları ve başka bazı ilaçlar önerebilir. Tedaviden sonuç almanız birkaç ayı bulabilir. Bu ilaçlar hali hazırda olan kıllanmayı yok etmez. Bunların artmasını önler. İstenmeyen tüyleri lazer, epilasyon gibi yöntemler ile giderebilirsiniz. Eğer gebe kalmayı düşünüyor iseniz yumurtlamayı sağlayacak birtakım ilaçlar önerilir. Polikistik over sendromu tanısı olan bazı kadınlara insulin düzeyini düşürecek ilaçlar verilebilir.
Unutulmaması gereken esas nokta, polikistik over sendromunun uzun dönemdeki etkilerini önlemek için diyet, egzersiz çok önemlidir. Gelecekte rahim ve yumurtalık kanseri açısından düzenli doktor muayenelerinin yapılması ihmal edilmemelidir.

Ocak 15, 2011

Gebelik ve Emzirme Döneminde Oruç Tutmak

Gebelik ve Emzirme Döneminde Oruç Tutulabilir mi?

Dinimizin gereklerinden olan oruç, gebelik süresince bebek ve anne adayına etkileri açısından bilimsel çalışmalarda çok az ele alınmıştır. Hamilelik ve oruç ilişkisi ile ilgili yayınlanan çalışmalar daha çok, kendi isteğiyle oruç tutmuş insanlardan elde edilen verilere dayanmaktadır.

Gebelik ve oruç ilişkisi ile ilgili, bilimsel veriler eksik olmasına karşın hamilelik süresince kan şekerinin düşme eğilimin artmış olması ve annenin karnındaki bebeğin ihtiyaçlarının gün geçtikçe artması nedeniyle, gebelik ve emzirme dönemi oruç tutmak için uygun bir dönem olarak kabul edilmemektedir.

Oruç tutulması vücudun enerjiden yoksun kalmasının yanında sıvıdan da yoksun kalmasıyla anne adayında halsizlik, bayılma hissi gibi durumlara neden olacak, haftalık alınması gerekli kilo miktarı alınamayabilecek ve idrar yolu enfeksiyon riskini artacaktır.

Ancak müslüman ülkelerinde, hamile iken oruç tutan birçok anne adayı vardır ve bu dönemi bir sorun yaşamadan atlatmaktadır. Ancak oruçla birlikte düşen kan şekerine bir tepki olarak oluşan yağ hücresi yıkımı ve devamında kanda biriken keton adlı maddelerin, anne karnındaki bebeğe geçtiğinde onun beyinsel gelişimini nasıl etkileyeceği tam (more…)

Aralık 6, 2010

Emzirme Döneminde Beslenme

Emzirme Döneminde Beslenme

Emzirme süreci, genellikle meme büyümesi, süt salgılanmasının başlaması ve başlayan sütbfeeding3.jpg salgılanmasının devamı olarak üç bölüme ayrılabilir. Bu süreç hormonlar tarafından kontrol edilir. Büyümenin çok hızlı olduğu yenidoğan döneminde,bebeğin hayatındaki en önemli konu beslenmedir. Anne sütü, bebek beslenmesinde yeri doldurulamayan bir doğa harikasıdır. Annenin günlük tükettiği besinlerin çeşit ve miktarı, vücut depo düzeyi, psikolojik durumu gibi etmenler, anne sütünün miktarını ve kalitesini etkiler. Anne sütü, bebeklerin büyüme ve gelişmelerini en iyi şekilde sağlamanın yanında, onları özellikle ishal olmak üzere pek çok bulaşıcı hastalıktan, kansızlıktan ve yaşamın ileri dönemlerinde ortaya çıkan kalp – damar hastalıklarından korur. Ayrıca anneve bebek arasında psikolojik bir bağın kurulmasına aracı olur.

Emziren anneler beslenmelerine dikkat etmeli !

Emzirme döneminde salgılanan süt, annenin aldığı besinlerin bir ürnüdür. Süt için gerekli olan besinler, anenin kendi gereksşnşmşne ek sayılmalıdır. Anneler, hangi şartlar altında olursa olsun, bebeğinin sağlığını geliştirecek ve büyümesini destekletecek yeterli kalite ve kantitede sütbreast_feeding.jpg üretebilirler. Ancak iyi beslenen annelerin sütlerinin kötü beslenen annelerin sütlerinden özellikle vitamince daha zengin olduğu araşrırmalarla kanıtlanmıştır. Emzirme döneminin başarılı bir şekilde geçirilmesi içingerekli koşullardan biri, annenin iyi beslenmesidir. Sağlıklı bir anne günde ortalama 700-800 ml süt salgılar. Emziren anennin yeterli süt salgılayabilmesi için günde, normal gereksinimine ek olarak yaklaşık 700 kaloriye ihtiyacı vardır. Bu miktarı500 kalorisi annenin yediklerinden, 200 ü ise hamilelikte kazanılan besin depolarından karşılnır. Eğer anne günlük alması gereken kalori miktarından 500 kalori yerine daha fazla miktarda alırsa kilo problemi yaşanır. Emziren annenin enerji ihtiyacının dışında özellikle protein, kalsiyum, demir (more…)

Eylül 17, 2010

Akraba Evliliği

d_sonrasi.jpg

Akraba Evliliği

Ülkemizdeki gibi akraba evliliklerinin yoğun olduğu ülkelerde, sakat bebek doğumları çok sık görülmektedir. Akraba evliliklerin görülmesinin sebepleri arasında genellikle, aileye ait mal varlığının dağılmaması, aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygıyı korumak, akrabaların evlilik ve sosyo ekonomik beklentilerinin aynı olması ve karşı cinsle rahat iletişime girememe gibi etkenler sayılabilir. Akrabalar arasında yapılan evliliğe endogami denilmektedir.

Kalıtımın taşıyıcısı genlerdir. Bizler nesiller öncesinden gelen atalarımızın bize hediye ettiği genetik kalıtımla yaşama başlamaktayız. Vücudumuzun büyüyüp gelişmesi ve çalışması genlerimizin kontrolü altındadır. Yaşamın temel taşı olan gen�ler, bir DNA molekülündeki belirli bir özellik içeren kesitine verilen addır. Her bir gen ya da birkaç gen kümesi bizdeki bir özelliğin bilgisini içerir. Anne ve babadan eşit olarak geçen genler, bizdeki tüm yaşam duvarlarını örer. Genler hücrelerde bulunan kromozomların kısımlarıdır. Dolayısıyla genler, kromozomlarla birlikte çoğalarak, hücre bölündükçe yeni hücrelere geçerler. Kişide her genin, biri anneden biri babadan gelmiş olan iki kopyası (aleli) bulunur. Bazen genin bir kopyasının yapısı bozuktur ve bu bozuk kopya yüzde elli olasılıkla çocuğuna geçer. Bozuk bir gen, kişinin bazı vücut işlevlerinin bozulmasına neden olur.

Bir karaktere ait olan özelliğin diğerine baskın olması halinde o karaktere baskın (dominant) gen , baskın olmayan gen�e resesif (çekinik) gen denir. Bir karakterin çıkması, iki aynı gen frekansının karşılaşması demektir. Eğer bir hastalığa ait gen (resesif) anneden aktarılırken, babadan da aynı (resesif) gen ile karşılaşırsa o hastalık mutlaka doğacak olan çocukta çıkacaktır. Eğer , anneden resesif gen, babadan da dominant gen karşılaşırsa bu sefer doğacak çocuk da tıpkı anne ve babası gibi hastalığın taşıyıcısı olacak, ama o hastalık açığa çıkmayacaktır. Aynı karakterde iki resesif genin karşılıklı gelmesi çekinik alleller sonucu hastalık çıkar. Anne ve babadan iki baskın gen (dominant) alan çocuk (baskın alleller) ise tamamen sağlıklıdır.Dolayısı ile, akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede , resesif genlerin birbirleriyle karşılaşma ihtimalleri, daha fazla olacaktır.

Buna örnek olarak kahverengi ve mavi göz renklerini ele alalım. Kahverengi göz rengi dominant gen (baskın) olsun , diğeri için de mavi ise (çekinik) resesif gen diyelim. Anne-babadan birinin göz renginin mavi (m), diğerinin kahverengi (K) olduğunu düşünelim.

Bebekler anne-babalarından kalıtımla; kahverengi-kahverengi (KK), kahverengi-mavi (Km), mavi-kahverengi (mK) ve mavi-mavi (mm) genler gibi dört ihtimal almış olurlar. İlk üç durumda bebeğin gözleri kahverengi (baskın renk olduğu için), son şıkta ise mavi (çekinik renk olduğu için) olacaktır.

KK=K Km=K mK=K mm=m

İnsanlar birçok kalıtsal hastalığın genini taşır. Normal aile yapısında da hamilelikte çocuğun hastalıklı doğma olasılığı %25, taşıyıcı olma olasılığı %50, genin bozuk kopyasını hiç almamış olma olasılığı ise %25’tir. Akraba evliliklerinde aynı soydan geldikleri için anne ve babanın aynı genin bozuk kopyasını taşıma, yani hastalığın taşıyıcısı olma olasılığı çok yüksek olduğundan çocuklarında hastalıkların oluşma şansı çok daha fazladır.

İşte akraba ile evlenme, zararlı baskın ve çekinik genlerin üst üste gelerek frekanslarının çakışması sonucu ortaya çıkma ihtimalini artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilmektedir. Bunların çocukta görülmesi için ana ve babanın her ikisinin de en az bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Biraz önceki göz rengi örneğinde olduğu gibi, mavi göz renginin çekinik genleri, hem anneden hem babadan gelirse, çocuk mavi gözlü olacaktır. Dolayısı ile akraba evliliklerinde aynı gen yapısına sahip olan ailede , zararlı (resesif) genlerin birbirleriyle karşılaşma olasılığı fazla olacaktır. Akraba ile evlenme, kalıtımla geçen hastalıkların bulunduğu ailelerde bu yönden sakıncalıdır. Böyle durumlarda bazı çekinik genler çakışabilecek ve böylelikle hasta çocukların doğma ihtimali artacaktır. Hastalığın çıkması, iki resesif genin karşılık olarak bir araya gelmesi demektir. Bilindiği üzere resesif genler hastalık taşıyan genlerdir.

Ailede genetik dağılım ,erkek ve kız kardeşlerde, genellikle genlerin yarısı birbirinin aynıdır. Gen ortaklarının oranları, akrabalık uzaklaştıkça küçülür. Torunlar, dede ve ninelerin dörtte bir genine sahiptir. Yeğenlerin genleri ise, genellikle amca ve halalarının, dayı ve teyzelerinin dörtte bir genine eşittir. Daha uzak akrabalıklarda bu oran, kardeş çocuklarında olduğu gibi sekizde bire düşmektedir.

Kan uyuşması çözüm müdür?

Akraba evliliğinde Kan uyuşmazlığı kan grubu ile değil kanınızdaki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh – , erkeğin ise Rh + olduğu durumlarda oluşabilir. Kan gruplarının uyuştuğu hallerde doğum sonrasında çocuklarda kalıtımsal hastalıklar görülmüştür.Erkekte bulunan Rh faktörünün genetik aktarımla ana karnındaki fetüste ortaya çıkması anne ile bebek arasında bir kan uyuşmazlığının ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Günümüzde akraba evliliklerinde en çok görülen hastalıklar; zekâ geriliği (fenilketonüri), Akdeniz Anemisi, Alzeimer, Parkinson, Huntington hastalığı ve nöron ölümüdür, özürlü ve ölü doğumlar da bu örnekler arsında sayılmaktadır.

Çocuk Doğmadan Önce Kalıtsal Bir Hastalığın Tanısı Konulabilir mi?

Gen analizi de denilen DNA analizi yöntemleriyle artık hamileliğin ilk üç ayında birçok hastalığın tanısı konulabilmektedir.Genetik bilimin gelişmesi ile bazı hastalıklarda daha anne karnında müdahale çalışmaları hız kazanmıştır. Bebeğin anne karnında içinde yüzdüğü sıvıdan, ya da beslenmesini saglayan kordondan alınan sıvıların incelenmesiyle bir anormallik olup olmadığı % 93 oranında kesinleştirilebiliyor.Yapılan testlerde, anne karnındaki bebeğin ense kalınlığı ölçülüyor. Bebeğin ensesinde fazla sıvı birikmesi, doğuştan zekâ geriliği anlamına gelen Down sendromunun habercisi olabiliyor. Ayrıca bazı kromozom bozukluklarında ve doğumsal kalp hastalıklarında da bebeklerin ense kalınlığı artıyor. Bu çalışmalar ilerisi için umut veren gelişmelerle devam etmektedir.

Ağustos 12, 2010

Erkekde Varikosel ve Kısırlık

Yapılan araştırmalara göre erkeklerin %15’inde, kısır erkeklerin ise %40’ın da varikosel hastalığına rastlanılmıştır. Varikosel muayenesinde, kişi hem ayakta hem de yatar pozisyonda incelenmelidir. Ayakta palpasyonda, varikosel solucan torbasi biçiminde hissedilir ve görülür. Yatar pozisyonda incelendiğinde ise bu durum kaybolur veya iyice azalır.

Varikosel Tedavi Endikasyonları:

  • Skrotum palpe edildiğinde varikosel palpe ediliyorsa,
  • Erkeğin infertilitesi (kısırlık sebebi) varikoselden ise,
  • Kadının infertilite (kısırlık oluşturacak herhangi bir neden) durumu yoksa veya tedavi edilebilir bir durumdaysa,
  • Anormal semen parametreleri varsa veya sperm fonksiyon testleri girls.gifnormal değil ise, varikosel tedavi edilmelidir.

Ancak semen parametreleri normal ise varikosel tedavisine gerek yoktur. Genç yaştaki erkeklerde varikosel olmasına rağmen semen analizi normalse, bu durumda varikosel tedavi edilmemeli, 1-2 yıllık aralıklarla semen analizi tekrarlanmalıdır.

Varikosel olan ve bebek sahibi olmak isteyen eşlere (more…)

Ağustos 8, 2010

Gebelik & Hamilelik İle İlgili Sorular

Filed under: Acaba Hamilemiyim ? — Etiketler:, , , , , , , , — pics @ 2:40 pm

Gebelik ile ilgili sorular:

  • Çocuk sahibi olamayan çiftler ne zaman hekime başvurmalıdırlar?
  • Çocuk sahibi olamayan çiftler, çocuk istedikleri halde 1 sene içinde bebek sahibi olamamışlarsa doktora gitmelidir.
  • Genç yaştaki evli çiftler ne zaman doktora gitmelidir?
  • 18 yaşından önce evlenenlerde hormonal denge tam düzene girmediği için hemen gebelik olmayabilir. Bu nedenle 18 yaşından önce evlenenlerde gebelik oluşmadığı taktirde endişe edilmemeli, 18 yaş beklenmelidir. 18 yaşından sonraki 1 sene içinde gebelik oluşmazsa doktora gidilmelidir.
  • Kısırlık sözkonusu ise sadece kadın mı doktora gitmeli yoksa tetkikler erkekten mi başlanmalıdır?
  • İki seçenek de doğru değildir. Çiftler birlikte doktora gitmeli ve tetkikler her ikisinde de birlikte yapılmalıdır. Böylece kısa zamanda tanıya gidilir ve tedavi düzenlenir.
  • Kısırlık genel olarak daha çok kadında mıdır, yoksa erkekte midir?
  • Genel olarak çiflerde kısırlığın % 50’si kadında, % 30’u erkekte (more…)

Haziran 26, 2010

Adet Düzensizliği Nedenleri

Kadınlarda, ilk adetten son adete kadar geçen yaklaşık 30-35 sene süresince, adet (regl) adı verilen ve her ay tekrarlayan vajinal kanamalar olur. Bu kanamaların ortalama süresi genelde 28 gündür, ancak 21-35 günde bir olunan adet de normal kabul edilir. Kanamanın günü ise, 2-6 gün arasında değişebilir. Kanama 2 günden az veya 6 günden fazla ise normal değildir. Normal adet kanamalarının dışında bazen, hormonal bozukluklara bağlı olarak adet düzensizlikleri olur. Evet şimdi bu düzensizliklerin nedenlerinden bahsedelim.

Adet Düzensizliği Nedenleri:

Oligomenore yani seyrek adet görme:

Kadında adetler, 35 gün ile 90 günde bir meydana gelirse bu isim verilir. Yumurtalıkta yumurtanın zamanında hazırlanamaması durumu ortaya çıkar. Yaşı genç kadınlarda bu durum, 18 yaşına kadar normal kabul edilir. 18 yaşından sonra da devam ederse tedavisi yapılmalıdır.

Kadında adetlerin bu şekilde uzun aralarla görülmesi, menopoza giimeye yakın olan durumlarda da ortaya çıkabilir. Bu durum da kadının rahminde hiperplaziye neden olacağından tedavi edilmelidir. Eğer bu durum üreme çağında görülüyorsa kısırlıga neden olabilir. Bu nedenle seyrek adet görmenin nedeni bulunmalı ve bir an önce tedavi edilmelidir. http://www.hamilemiyim.net

Polimenore yani sık adet olma:

Kadında adetlerin 20 günden daha az aralıkla görülmesi durumudur. Genelde 35 yaşın üzerindeki kadınlarda görülür. Bu durum yumurtlama bozukluğuyla birlikte olduğundan kısırlığa da neden olabilir. Nedeni araştırılarak bulunmalıdır ve tedavi imkani vardır.

Hipomenore yani kanamanın az olması:

Kadında adet kanamalarının az olması durumuna bu isim verilir. Menopoza yakın dönemde bu durum görülebilir. Fakat üreme yaşının (more…)

Mayıs 28, 2010

Hamilelikte Güzellik ve Cilt Bakımı

Hamilelikte Güzellik İçin Yapılması gerekenler

Bronzlaştırıcı kremler güvenli midir? Akne tedavimi yapabilir miyim? gibi sorular sıklıkla kadın doğum uzmanına yönlenmektedir.Bir çok kozmetik ürünün gebelikte kullanımı güvenli olmakla beraber cilde derinlemesine nüfuz eden yada hakkında yeterli çalışmaların yapılmadığı ürünlerin kullanımından kaçınmak gerekmektedir.

girls.gif

Hamilelikte kaçınılması gerekenler:

  • Akne tedavisinde kullanılan ağızdan antibiyotiklerden kaçınmak gerekir. Eğer akne şiddetli ise hamilelik sırasında en güvenli kullanılan antibiyotik eritromisin olup ancak ağrılı durumlarda verilmelidir.
  • Akne tedavisinde benzilperoksid ve salisilik asidin günlük kullanımından kaçınmak gerekir.Eğer dermatolog gerekli olduğunu ifade ederse sadece gerekli bölgeye sürülebilinir. Yeterli çalışma yapılmamıştır. Ancak bu maddelerin temizleme ürünlerinin içindeki varlığı,ürünün kullanımının ardından bol su ile cilt yıkandığı için kullanılmamasını gerekli kılmaz.
  • Vitamin A ve retin–A ve retinoid gibi maddeler içeren yüz kremlerinin (more…)

Mart 20, 2010

Dış Gebelik

Dış gebelik embriyonun rahim dışında herhangi bir yere tutunmasıdır. Tüm hamileliklerin yaklaşık yüzde ikisi bu biçimde oluşur. Büyük çoğunluğu tüplerde meydana gelir. Az bir kısmı da karın içerisinde ya da rahmin ağız kısmında yerleşebilir. Heterotopik gebelik hem rahim içerisinde ve hem de dışında gebeliğin birlikte görülmesidir. Normalde çok nadir görülür.

Dış Gebelik Neden olur?
Dış gebelik riskinin özellikle progesteron içeren rahim içi araç (RIA) kullanımı, tüplerin hastalığı ve cerrahi müdahaleye uğraması ve sentetik bir hormon olan dietilstilbesterola maruz kalma, endometriyozis ve ovulasyon indüksiyon ajanlarının kullanım gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak artabileceği bildirilmektedir. Dış gebelik, acil cerrahi müdahale gerektirdiği için zamanında tanı koymak önemlidir

Dış Gebelik Nasıl anlaşılır?
Tablo çok değişkendir. Hastalar tipik olarak kanama ve alt karın bölgesinde ağrı ile başvururlar. Her iki belirtinin de şiddeti değişebilir ve bunlara bazen bayılma, baş dönmesi veya boyun ve omuz ağrısı eşlik edebilir. Dış gebeliğin en sık görülen belirtileri ağrı ve gebelik sonrası anormal vajinal kanamadır. Bazen az miktarda koyu kahverengi kanama şeklinde kendini gösterebilir.

Başka birçok hastalıkta da bu ve buna benzer belirtiler olabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle yapılacak dikkatli bir muayene ve tetkiklerle bunlar ayırt edilmelidir. Örneğin, Salpenjit, düşük tehdidi, apendisit, ovarian torsiyon gibi başka birçok farklı hastalıkta bu belirtiler görülebilir.

Dış Gebelik Tanısı Nasıl Konur?
Ilk yapılacak tetkik gebelik testidir. Daha sonra diğer kan ve hormon tetkikleriyle birlikte ultrasaund ile gebelik kesesi izlenmeye çalışılır. Bazen çok açık bir klinik tablo görülmez, o zaman seri halde yapılacak hormon analizleri ile tablonon seyrini izlemek gerekebilir.

Dış Gebelik Nasıl tedavi edilir?
Başlangıçta tedavi kararı hastanın durumuna göre verilir. Cerrahi tedavi kararı, kanamanın hızı, hastanın hayati tehlikesinin olup olmaması, tüpündeki hasarın boyutu ve gelecekteki gebelik istemi göz önünde bulundurularak verilir. Laparoskopik ya da açık ameliyatla ilgili taraftaki tüpün tümden ya da kısmen alınması en iyi tedavi şeklidir. http://www.hamilemiyim.net Ilaç tedavisi metotreksat (MTX) ile yapılır. MTX, fetal hücreler, trofoblast, kemik iliği hücreleri, ağız içi ve barsak mukozası gibi hızlı çoğalan hücreleri hedefler. Bazen şiddetli de olabilen ve doz ve süreye bağlı yan etkilerden dolayı tekrarlayan kullanımı sınırlıdır.

Older Posts »

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.